Kategori: Hayata Dair (Page 2 of 4)

Teslimiyet

Teslimiyet
En ağır yük nedir? Kabullenmek mi ? İnsan; kabullenemediği şeylerin ızdırabıyla yaşar ve gönlündeki yükle ölür. Bilmezler ki hürriyet, teslim olmaktır Hakk’a
“Ya Rabbi! Bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmek için kuvvet, değiştirebileceğim şeyler için cesaret ve bu ikisini birbirinden ayırmak için akıl ver.”
Kalbinizin kıyısında teslimiyet ırmakları aksın serin serin

Kabullenmenin Zorluğu ve Teslimiyetin Getirdiği Huzur
İnsanoğlu, yaşamı boyunca karşılaştığı zorluklar ve belirsizliklerle başa çıkarken, en ağır yüklerden birini taşır: kabullenmek. Kabullenmek, her ne kadar basit bir eylem gibi görünse de, aslında derin bir içsel süreçtir. İnsanın zihni ve ruhu, karşılaştığı olayları, acıları ve değişimleri kabullenmede çoğu zaman zorlanır. Kabullenememek, kişiyi sürekli bir ızdırabın içine hapseder; bu ızdırap, gönülde ağır bir yük olarak kalır ve kişiyi içten içe tüketir.
Kabullenmenin Psikolojik ve Ruhsal Boyutu
Kabullenemediğimiz şeyler, hayatımızda birer diken gibi varlıklarını sürdürür. Bu dikenler, zamanla ruhumuzda yaralar açar, düşüncelerimizi bulandırır ve duygusal dengemizi bozar. Bir kaybı, bir başarısızlığı ya da beklenmedik bir olayı kabullenmek, kişinin psikolojik direncini zorlar. Ancak kabullenme, aynı zamanda ruhsal bir olgunluk ve derin bir bilgelik gerektirir. Kabullenmek, acının içinden geçerek huzura ulaşmanın bir yoludur.
Hürriyet ve Teslimiyetin Anlamı
Gerçek hürriyetin, Hakk’a yani Allah’a teslimiyetle elde edilebileceği düşüncesi, insanın manevi yolculuğunda önemli bir yer tutar. Teslimiyet, sadece kaderin getirdiklerine boyun eğmek değildir; aksine, her durumda Allah’a güvenmek, O’na sığınmak ve O’nun planının en iyi olduğunu bilmek demektir. Teslimiyet, insanın ruhunda derin bir huzur ve dinginlik yaratır. Hakk’a teslim olmak, kişinin dünyevi kaygılarından arınmasına ve manevi bir özgürlüğe kavuşmasına vesile olur.
Dua ve İçsel Gücün Önemi
Metinde yer alan dua, insanın hayatındaki zorluklarla başa çıkabilmesi için içsel güç, cesaret ve bilgelik talep eder. “Ya Rabbi! Bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmek için kuvvet, değiştirebileceğim şeyler için cesaret ve bu ikisini birbirinden ayırmak için akıl ver.” Bu dua, aslında hayatın özüdür. İnsan, hayatında kontrol edemediği şeyleri kabullenmeyi öğrenmeli, değiştirebilecekleri için cesaretle adım atmalı ve bu iki durumu ayırt edebilmek için bilgelik talep etmelidir. Bu, içsel bir dengeyi ve huzuru bulmanın anahtarıdır.
Teslimiyetin Getirdiği Sükûnet
Teslimiyet, kalbin kıyısında akan serin ırmaklara benzetilir. Bu benzetme, teslimiyetin getirdiği manevi rahatlığı ve huzuru ifade eder. Kalbin teslimiyet içinde akması, ruhun serinlik ve dinginlikle dolması demektir. Teslimiyet, insanı içsel kargaşadan ve duygusal fırtınalardan korur. Kalp, Hakk’a teslim olduğunda, her türlü zorluğu daha kolay göğüsler ve ruhsal bir huzura kavuşur.
Kabullenmenin ve Teslimiyetin Gücü
Kabullenmek ve teslimiyet, insanın yaşam yolculuğunda karşılaştığı en büyük sınavlardandır. Bu sınavlar, kişiyi olgunlaştırır, ruhunu arındırır ve manevi bir derinlik kazandırır. İnsanın gerçek hürriyeti, Hakk’a teslimiyette yatar. Bu teslimiyet, dünyevi kaygılardan ve ızdıraplardan arınarak, derin bir manevi huzura ulaşmanın yoludur. Kabullenmenin ve teslimiyetin gücü, insanı içsel bir dinginliğe ve ruhsal bir özgürlüğe kavuşturur. Kalbin kıyısında akan teslimiyet ırmakları, ruhumuzu serinletir ve huzurla doldurur.

Göz

Görür sandığın gözün kör olduğunu, görenlerin ise gönül sultanı olduğunu bilir misin? Sen gönle kıymet vermez isen hangi güzelliği görebilirsin?
İş ki sırrı görebilecek gönül gözü açık olsun insanın. İş ki sırrı işitebilecek kadar temiz olsun kalbinin kulağı.. Duymak yerine dinlesin,
Güzellikleri görmek için evvelâ gönül nazarını açmalı. Cahit Zarifoğlu’nun dediği gibi; “Bir kalbiniz vardir, onu tanıyınız” misrası ve “Herkes kendi içine baksın” nasihati, görmek ve bakmanın, şahit olmak ve hissetmenin ayrı şeyler olduğunu öğütler bizlere, Nitekim tüm güzellik, güzel nazar etmektedir.
İnsanların bazıları karanlıktır. Onlara da nur yağar ama onların gözleri bu nurun oluşturduğu umut ipini tutup da aydınlığa ulaşmalarına kapalıdır. Onlar karanlıktadır. Insan sayısız kitap okusa da Allahü teâlaya ulaşması mümkün olmaz. Çünkü birçok insan başka insanlarla birlikte yaşadıkları halde birbirini gerçekten tanımaz. Birbirini her gün görüp de tanımayanlar için O’nu anlamak ve tanımak nasıl mümkün olacaktır? Birisinden nasip alabilmek için ona, gönül gözü ile bakabilmek gerekir. İşte sizi de tanımaları için gönül gözünüzün açık olması gerekir.
“Seyreyle âlemi ibret içinde

Görene hikmet var, hikmet içinde”

Güzel bakmanız nazar etmelisiniz, gönül gözümüzü açmamız dileğiyle

Eksik

Eksik
Dünyada bir şeyi yarım söylemek ya da yarım bırakmak kadar kötü bir şey yoktur. Çünkü eksik, tamdan fazla yer kaplar hayatımızda. Derler ki, çok sevince kalkar ortadan eksiklik. Ya görmez olursunuz ya da hoş görürsünüz. Ve yine derler ki; boş yere canı yanmaz insanın. Ya bir eksiklik vardır geleceğe dair ya da bir fazlalık vardır geçmişten gelen.
Peki ya varlığını hiç bilmediğimiz halde eksikliğini hissettiğimiz şeyler ya da kimseler? Eksik, fazladan çok yer kaplar hayatımızda. Tamamlamak bize kalır.
Sahi, sizin eksikliğini hissettiğiniz şeyler neler?

İnsan İlişkilerinde Bilgilik ve Şeçicilik

İnsan İlişkilerinde Bilgelik ve Seçicilik

Bir kalbe girene kadar uğraş vermek değildir mühim olan; o kalpte büyürken, kalbe zarar vermemektir. Kalp sahibi çoktur, gönül sahibi azdır. İnsanı çoktur, kâmil olanı azdır, iyi görüneni çoktur, iyi olanı azdır. Okuyanı çoktur, anlayanı azdır.
Vakit geçirdiğimiz insanlar, ruh sağlığımızı, yaşam kalitemizi, ihtiyaçlarımızı, beklentilerimizi ve dünyamızı doğrudan etkiler. Neye daha çok maruz kalırsak giderek ona benzemeye başlarız. Bir yerden başlayıp daha seçici olmayı öğrenmeli insan.
“ Sanma ey hâce ki senden zer ü sîm isterler.
Yevme lâ yenfau”da kalb-i selim isterler.”
Sizi gönlüne alanı, kendinizden etmeyin. Sizi gönlünden edeni ise kendinize dert etmeyiniz.

25th Hour

25th Hour Zamanın Ötesinde

Günün 24 saati boyunca koşturup duruyoruz; işlerimiz, sorumluluklarımız, hayallerimiz ve arzularımızla meşgulüz. Bazen, saatlerin yetmediği, zamanın bize yetişemediği anlar oluyor. İşte tam da bu noktada, hayatımıza “25th Hour”u eklemek gerekir. 25th Hour, aslında bir saatten çok daha fazlasını ifade eder. Bu, sıradan zaman dilimlerinin ötesinde, verimliliğin zirvesidir. 25th Hour, bir gün içindeki ekstra zaman dilimidir, fakat bu zaman, fiziksel saatlerle ölçülemeyen bir zaman dilimidir. Bu, sadece zamanı daha etkili kullanmayı değil, aynı zamanda kendimize ayırdığımız zamanda daha derin bir anlam bulmayı da içerir. 25th Hour, bir kitap okuyarak, bir enstrüman çalarak, bir sanat eseri oluşturarak veya sevdiklerimizle kaliteli zaman geçirerek değerlendirilebilir. Bu zaman dilimi, hedeflerimize daha fazla odaklanmak ve içsel potansiyelimizi keşfetmek için bir fırsattır. Günlük hayatın telaşında unuttuğumuz bazı şeyleri hatırlamamıza ve yaşamın keyfini çıkarmanıza izin verin. 25th Hour, stres ve kaygıdan uzaklaşma, iç huzur ve mutluluk bulma zamanıdır. Hayatımıza bu ekstra saatleri eklerken, gerçek anlamda yaşamanın ve her anın değerini fark etmenin önemini hatırlatır.

Objects In Mirror Are Closer Than They Appear

Objects In Mirror Are Closer Than They Appear
Aynadaki nesneler, göründüklerinden daha yakındır, sürücülere sadece trafik kurallarını hatırlatmakla kalmaz, aynı zamanda toplumun günlük yaşamında yer alan çeşitli dinamikleri de yansıtır. Bu ikaz, bireylerin algılarının ve perspektiflerinin sınırlılığını vurgular. Sosyal etkileşimlerde olduğu gibi, araç kullanımında da insanlar, çevrelerindeki nesnelerin gerçek mesafesini tam olarak değerlendirmekte zorlanabilirler. Bu durum, toplumsal ilişkilerde de geçerlidir; insanlar, karşılaştıkları durumları ve ilişkileri objektif olarak gözlemlemekte ve değerlendirmekte zorlanabilirler. Aynada nesnelerin göründüğünden daha yakın olması, sürücülere, algılarının ve dışsal etkilerin yanıltıcılığını dikkate almaları gerektiği konusunda bir hatırlatma yapar. Bu, sadece araç kullanımında değil, aynı zamanda günlük yaşamda karşılaşılan durumların değerlendirilmesinde de önemli bir husustur.

Geçici Olaylar: Hayatın Anlık Öğretileri

Geçici Olaylar: Hayatın Anlık Öğretileri
Geçici olaylar, enerji sistemlerinde olduğu gibi hayatımızın bir parçasıdır. Bu olaylar, zamanın akışında belirli bir süre boyunca varlık gösterirler İnsan hayatı gibi, enerji sistemleri de bu tür geçici olaylara maruz kalır ve bu olaylar, sistemdeki dengeyi değiştirebilir, ancak sonunda sistem normale döner.
Geçici olaylar, hayatın doğası gereği kaçınılmazdır ve onların varlığı, deneyimlediğimiz her anın geçiciliğini hatırlatır. Bazen bu olaylar ani ve etkileyici olabilir, bizleri şaşırtabilir veya dengemizi bozabilirler onları anlamak ve uygun şekilde yanıt vermek, bizi daha dirençli ve esnek kılar. Bu bakımdan, geçici olaylar sadece enerji sistemlerinde değil, aynı zamanda yaşamın genelinde bir öğrenme ve büyüme fırsatı sunarlar.
Binaenaleyh, geçici olaylar sadece birer anlık deneyim değil, aynı zamanda hayatın kendisinin bir parçasıdır. Bu olaylardan ders çıkarmak ve onlarla nasıl başa çıkacağımızı öğrenmek, bizi daha sağlam ve bilge birer birey yapar.

Sokak Çalgıcısı ve Köpeği

Sokak Çalgıcısı ve Köpeği
Bir sokak çalgıcısı, kırışmış yüzüyle, eski akordeonu ile sokak köşesinde, elleri, yılların yorgunluğunu taşırken, melodileri hala taze, hala yaşam dolu. Köpeği sadık bir şekilde yanında, müziğin ritmine eşlik eder, kuyruğunu sallar. Geçen insanlar onları izler, bazıları gülümser, bazıları ise sadece ilgisizce geçer. Ama çalgıcının yüzünde bir tebessüm, köpeğin gözlerinde bir sevinç vardır. Onlar, sessiz sokaklarda yaşamın ve dostluğun güzelliklerini paylaşırlar.

Ebedî Hîsler

Ebedî Hîsler
Zamanın akışıyla birlikte, bazen yaşadığımız anılar bulanıklaşabilir ve hatırlamakta zorlanabiliriz. Lakin kalbimizde yaşayan duyguların gücü asla kaybolmaz. İnsanların hayatlarına dokunup bıraktığımız izler, zamanın geçmesiyle silinmez; aksine, daha da belirgin hale gelir. Bir gülüşün, bir dokunuşun, bir sözün bıraktığı etkiyi unutmak zordur. İnsanlar arasındaki bağlar zamanla güçlenir ve duygular derinleşir. Belki geçmiş anıları hatırlamayacağız, ama o anlardaki duyguların etkisi ve anlamı asla silinmeyecek. Sevdiklerimizle geçirdiğimiz zamanlar, onların kalplerinde bıraktığımız izlerle sonsuza kadar var olacak. Bu yüzden, hatıralarımızın değerini bilmeli ve sevgiyle yaşamaya devam etmeliyiz.

« Older posts Newer posts »

© 2025

Theme by Anders NorenUp ↑